27 Ağustos 2018

Hizmet Sözleşmesi - İstifa - Gerçek Anlamıyla İstifanın Niteliği - Fesih Hakkı

YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/2022
Karar Numarası: 2014/10140
Karar Tarihi: 08.05.2014
ÖZETİ: Somut olayda, dosyaya davalı tarafından sunulan elle yazılmış istifa dilekçesinde "22 Mart 2012 tarihi itibariyle sağlık nedenlerimden dolayı görevimden istifa ediyorum" ifadeleri mevcut olup davacı vekilince bu dilekçedeki imzaya itiraz edilmemiş, dilekçenin baskı ile davacıdan alındığı ve davacının hiçbir sağlık sorunu olmadığını bildirmiştir. Davacı asilin ise bu dilekçe konusunda beyanı alınmamıştır. Şu durumda, mahkemece davacı asilin isticvap davetiyesi ile çağrılarak istifa dilekçesi hususundaki beyanının alınması, istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılması ne gibi bir baskı altında ve hangi düşünce ile bu dilekçeyi yazdığı sorulup sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Karar: Davacı, dava dilekçesinde davalı işyerinde 02.06.2008 tarihinde çalışmaya başladığını, satın alma yetkilisi olarak 22.03.2012 tarihine kadar kesintisiz ve sürekli çalıştığını, fazla mesai yaptığı halde ücretinin ödenmediğini, ayrıca davalı şirket tarafından her yıl göstermiş olduğu performans değerlendirmesi yapılarak teşvik ve sadakat programı ödemesi adı altında ikramiye ve prim ödemesi yapıldığını, davalı tarafından 28.02.2012 tarihinde davacının 2011 yılı performans değerlendirmesi yapıldığı ve 09.04.2012 tarihinde brüt 34.875,00 TL ödeneceğinin belirtildiği; davalı şirket tarafından davacıya baskı ve zorlama yapılarak iş aktinin haksız ve sebepsiz şekilde 22.03.2012 tarihinde feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma ücreti ve teşvik sadakat priminden kaynaklanan alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının en son satın alma müdürü olduğunu iş aktini işverenin feshetmediğini, davacının istifa ettiğini, istifanın hukuki sonuçlarını bilebilecek eğitim düzeyine sahip olduğunu, baskı ve zorla neyi kastettiğinin anlaşılamadığını, ödeme tarihinde istifa eden personellere teşvik ve sadakat primi ödenmediğini, ücretinin yasal limitler dahilinde yapacağı olası fazla çalışmaları da kapsadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yaklaşık 7.000,00 TL maaş alan ve 17 gün sonra da 34.875,00 TL tutarında teşvik ve sadakat primi alacak olan bir işçinin, çalışmasını engelleyecek bir sağlık problemi olmadığı halde sağlık sebepleriyle istifa ettiğine dair dilekçe vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığından dosyaya sunulan istifa dilekçesinin baskı altında imzalandığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle iş aktinin işveren arasından haksız feshedildiğinden bahisle ihbar ve kıdem tazminatı ile teşvik ve sadakat primi yönünden davanın kabulüne, fazla çalışma ücreti yönünden istemin reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.
Somut olayda, dosyaya davalı tarafından sunulan elle yazılmış istifa dilekçesinde "22 Mart 2012 tarihi itibariyle sağlık nedenlerimden dolayı görevimden istifa ediyorum" ifadeleri mevcut olup davacı vekilince bu dilekçedeki imzaya itiraz edilmemiş, dilekçenin baskı ile davacıdan alındığı ve davacının hiçbir sağlık sorunu olmadığını bildirmiştir. Davacı asilin ise bu dilekçe konusunda beyanı alınmamıştır. Şu durumda, mahkemece davacı asilin isticvap davetiyesi ile çağrılarak istifa dilekçesi hususundaki beyanının alınması, istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılması ne gibi bir baskı altında ve hangi düşünce ile bu dilekçeyi yazdığı sorulup sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeksizin verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, 08.05.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.



8 Ağustos 2018

Tüketici Mahkemesi Harçlar - Yargıtay Kararı

YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/9470
Karar Numarası: 2016/19661
Karar Tarihi: 27.10.2016
BAKANLIK, TÜKETİCİLER VE TÜKETİCİ ÖRGÜTLERİ TARAFINDAN AÇILAN TÜKETİCİ HAKEM HEYETİNDEKİ DAVALARDAN ALINACAK HARÇLAR Tüketici Mahkemeleri Nezdinde Bakanlık, Tüketiciler ve Tüketici Örgütleri Tarafından Açılan Davaların Harçlardan Muaf Olduğu - Davalı Tüketicinin Harçtan Muaf Tutulması Gerektiği
Özeti: Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaf olduğundan, davalı tüketicinin harçtan muaf tutulması gerekirken, davacının harçtan muaf olduğu gerekçesiyle tüketiciden harcın tahsiline karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Taraflar arasındaki itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, davalının başvurusu üzerine Alaçam Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığının 183,75 TL tutarındaki kesintinin, kesinti tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile davalıya iadesine karar verildiğini, ancak davalının dava açmadan evvel kendilerini temerrüde düşürmediğini ve bu nedenle kesinti tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek söz konusu hakem heyeti kararının faiz yönünden iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, açılan davanın kabulü ile Alaçam Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığının 11/05/2015 tarih ve 352 karar sayılı kararının hüküm fıkrasının "183,75 TL tutarındaki kesintinin tüketici C.A.'a tüketici hakem heyetine başvuru tarihi olan 05/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte iadesine" şeklinde düzeltilerek onanmasına karar verilmiş; hüküm, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.
Davacı, eldeki dava ile Alaçam Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığının 11/05/2015 tarihli ve 183,75 TL tutarındaki kesintinin, kesinti tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile davalıya iadesine ilişkin kararının, kesinti tarihinden faiz işletilmesi yönünden iptaline karar verilmesini istemiş. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73/2. maddesine göre; "Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli 492 Sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır." Buna göre, davalı tüketicinin harçtan muaf tutulması gerekirken, davacının harçtan muaf olduğu gerekçesiyle davalı tüketiciden 55,40 TL harcın tahsiline karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile; Alaçam Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) 19.08.2015 tarih ve 2015/150 Esas 2Q15/205 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 27/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.





1 Ağustos 2018

Kıdem Tazminatının Ücretten Sayılmayacağı, Tamamının Haczedilebileceği - Yargıtay Kararları

YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/8863
Karar Numarası: 2017/383
Karar Tarihi: 16.01.2017
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından ilamsız takip yolu ile başlatılan icra takibinde, alacaklının talebi üzerine, icra müdürlüğünce, borçlunun işyerinden almakta olduğu maaşının 1/4'üne, ikramiye alacaklarının tamamı üzerine haciz konulmuş olup, borçlu icra mahkemesine başvurusunda, tamamına haciz konulan ikramiyenin ¾ ü üzerindeki haczin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 35. maddesine göre; işçinin almakta olduğu aylık ücretinin ancak 1/4'ü haczedilebilir. İİK'nun 83/2. maddesi uyarınca; aylığın üzerinde haciz bulunması halinde, sonraki haciz sıraya konulur ve önceki haczinkesintisi bittikten sonra kesintiye başlanır. Yine 4857 sayılı Yasa'nın 32. maddesi uyarınca; ikramiye, toplu sözleşme farkı ve nema da ücretten sayılacağından onların da aynı koşullarda haczini engelleyen bir yasa hükmü yoktur. 6772 sayılı Kanun'un 4. maddesinde ise; "fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam tediyelerin" haczedilemeyeceği belirlenmiştir. Bu durumda, ikramiyenin en fazla 1/4'ünün haczimümkün ise de, yukarıda belirtilen 4. maddedeki fazla mesai, evlilik yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti gibi ödemelerin haczi mümkün değildir. Kıdem tazminatı gibi ödentinin ve vergi iadesi alacağının ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından anılan gelirlerin tamamı haczedilebilir.
Somut olayda, icra müdürlüğünce, borçlunun işyerinden almakta olduğu maaşının 1/4'ü; maaş dışındaki ikramiyenin ise tamamı üzerine haciz konulduğu, borçlunun şikayetinde, ikramiyenin ¾'ü üzerindeki haczin kaldırılmasını talep ettiği görülmektedir.
Bu durumda, borçlunun, maaşı dışındaki ikramiye yönünden 1/4'ü aşan kısmın üzerine konulan haczin kaldırılmasına ilişkin şikayetinin kabulü gerekirken, mahkemece bu hususlar gerekçe kısmında belirtildiği halde, yanılgıya düşülerek şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2012/8879
Karar Numarası: 2012/26750
Karar Tarihi: 18.09.2012
MAHKEMESİ : İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/12/2011
NUMARASI : 2011/1289-2011/1650
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK'nun 355. maddesi gereğince Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar.
Aynı Kanun'un 356. maddesinde; "Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır." hükmü getirilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu'nun 355.maddesine aykırı hareket edenler, bir diğer ifade ile borçlunun maaş ve ücretinde hacizyazısına uygun olarak kesinti yapmayan veya yaptığı kesintileri icra dosyasına göndermeyenler hakkında ayrıca bir mahkeme kararı olmaksızın şahsi sorumluluklarına gidilir. Kesinti yapmadıkları veya icra dosyasına göndermedikleri miktar bu kişilerin şahsi mallarından veya maaşlarından alınır.
Somut olayda; 01.11.2011 tarihli haciz müzekkeresi ile takibin tarafı olmayan Beykoz Devlet Hastanesi B.Y.B nin maaşının 1/4'ü ile kıdem ve ihbar tazminatları ile emekli ikramiyelerinin tamamı İİK'nun 355 ve devamı maddeleri gereğince haczedilmiş bulunduğundan davacının haczin kaldırılması için aktif husumet ehliyeti vardır. Mahkemece işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.


MAHKEMESİ : İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/12/2011
NUMARASI : 2011/1289-2011/1650
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK'nun 355. maddesi gereğince Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar.
Aynı Kanun'un 356. maddesinde; "Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır." hükmü getirilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu'nun 355.maddesine aykırı hareket edenler, bir diğer ifade ile borçlunun maaş ve ücretinde hacizyazısına uygun olarak kesinti yapmayan veya yaptığı kesintileri icra dosyasına göndermeyenler hakkında ayrıca bir mahkeme kararı olmaksızın şahsi sorumluluklarına gidilir. Kesinti yapmadıkları veya icra dosyasına göndermedikleri miktar bu kişilerin şahsi mallarından veya maaşlarından alınır.
Somut olayda; 01.11.2011 tarihli haciz müzekkeresi ile takibin tarafı olmayan Beykoz Devlet Hastanesi B.Y.B nin maaşının 1/4'ü ile kıdem ve ihbar tazminatları ile emekli ikramiyelerinin tamamı İİK'nun 355 ve devamı maddeleri gereğince haczedilmiş bulunduğundan davacının haczin kaldırılması için aktif husumet ehliyeti vardır. Mahkemece işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Translate