29 Kasım 2018

Borçlar Kanunu m. 315 hükmü uyarınca temerrüt sebebi ile kiralananın tahliyesi için gerekli şartlara ilişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay Kararlarına göre BK m. 315 hükmü uyarınca temerrüt sebebi ile kiralananın tahliyesi için gerekli şartlar
1. İstenen kira parasının veya yan giderin muaccel (istenebilir) olması 
2. Kira bedeli ile yan giderin verilen sürede ödenmemiş bulunması
3. Uygun süreli ihtar gönderilmelidir. Kiracıya verilecek süre konut ve çatılı işyeri kiralarında en az otuz gün, ürün kiralarında en az altmış gün, diğer kira ilişkilerinde ise en az on gündür. 
4. Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan kiraya verene götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. 
5. Sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse bu hususta gözönünde tutulmalıdır. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Ancak teamül haline gelmiş bir ödeme şekli varsa bu şekilde yapılan ödeme de geçerlidir.
6.Türk Borçlar Kanun'unun 315.maddesinde düzenlenen temerrüt nedeniyle tahliye davası ile TBK.nun 352/2 maddesinde düzenlenen iki haklı ihtar sebebiyle tahliye davası sebepleri ayrı olan iki ayrı davadır. Bu iki ayrı maddeye göre ayrı ayrı davalar açıldığında, tahliye davalarında derdestlik kuralının varlığı için bulunması gerekli her iki dava sebebinin (hukuki sebepleri) aynı olması şartı gerçekleşmiş sayılmaz.

YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2015/709
Karar Numarası: 2015/1559
Karar Tarihi: 18.02.2015
TEMERRÜT SEBEBİYLE KİRALANANIN TAHLİYESİ İSTEMİ
TEMERRÜT SEBEBİYLE DAVA AÇILABİLMESİ İÇİN KİRACIYA SÜRELİ İHTARIN GÖNDERİLMESİ GEREKTİĞİ
ÖZETİ: Taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmamakla birlikte davalının kiralananda kiracı olduğu hususu ihtilaf konusu değildir. Dosya kapsamına göre kiralananın konut ve çatılı işyeri kiralarına tabi olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde temerrüt sebebiyle dava açılabilmesi için kiracıya Türk Borçlar Kanununun 315. maddesine uygun süreli ihtarın gönderilmesi gerekir. Davacı tarafından davalıya gönderilen 30.7.2013 tanzim ve 22.8.2013 tebliğ tarihli ihtarnamede en az otuz günlük ödeme süresi verilmediği gibi ihtarnamenin diğer yasal şartları da taşımadığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, temerrüt sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, 2.7.2013 tarihinde davalının kiracı olduğu daireyi satın aldığını, 30.7.2013 tarihinde keşide ettiği ihtarnameyle kira bedellerinin ödenmesini istediğini, buna rağmen davalının kira bedelini ödemediğini belirterek temerrüt sebebiyle kiralananın tahliyesini istemiştir. Davalı, T.B.K.nın 315. madde kapsamında temerrütlerinin söz konusu olmadığını, salt malik değişikliğinin kira akdinin feshi sonucunu doğurmayacağını, gayrimenkulun sahibi olan davalıdan hile ve desiseyle gayrimenkulun alındığını, bu konuda dava açacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 315. maddesi hükmü uyarınca temerrüt sebebiyle tahliyeye karar verilebilmesi için istenen kira parasının veya yan giderin muaccel ( istenebilir ) olması ve kira bedeli ile yan giderin verilen sürede ödenmemiş bulunması, ihtarnamede verilen süre içerisinde kira parasının ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kiracıya verilecek süre konut ve çatılı işyeri kiralarında en az otuz gün, ürün kiralarında en az altmış gün, diğer kira ilişkilerinde ise en az on gündür. Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan kiraya verene götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. Bundan ayrı, sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse bu hususta gözönünde tutulmalıdır. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Ancak teamül haline gelmiş bir ödeme şekli varsa bu şekilde yapılan ödemede geçerlidir.
Olayımıza gelince; taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmamakla birlikte davalının kiralananda kiracı olduğu hususu ihtilaf konusu değildir. Dosya kapsamına göre kiralananın konut ve çatılı işyeri kiralarına tabi olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde temerrüt sebebiyle dava açılabilmesi için kiracıya Türk Borçlar Kanununun 315. maddesine uygun süreli ihtarın gönderilmesi gerekir. Davacı tarafından davalıya gönderilen 30.7.2013 tanzim ve 22.8.2013 tebliğ tarihli ihtarnamede en az otuz günlük ödeme süresi verilmediği gibi ihtarnamenin diğer yasal şartları da taşımadığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 Sayılı H.M.K.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek H.U.M.K.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/6120
Karar Numarası: 2014/8084
Karar Tarihi: 19.06.2014
TEMERRÜT SEBEBİYLE KİRALANANIN TAHLİYESİ İSTEMİ
NOTER İHTARNAMESİNİN DAVALI KİRACIYA TEBLİĞ EDİLMESİNE RAĞMEN YASAL SÜRE İÇERİSİNDE TÜM KİRA PARALARININ ÖDENMEDİĞİ
DAVALININ TEMERRÜDE DÜŞTÜĞÜ
ÖZETİ: Türk Borçlar Kanun'unun 315.maddesinde düzenlenen temerrüt nedeniyle tahliye davası ile TBK.nun 352/2 maddesinde düzenlenen iki haklı ihtar sebebiyle tahliye davası sebepleri ayrı olan iki ayrı davadır. Bu durumda, tahliye davalarında derdestlik kuralının varlığı için bulunması gerekli her iki dava sebebinin (hukuki sebepleri) aynı olması şartı olayımızda gerçekleşmediğinden mahkemece duruşma açılarak işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, temerrüt sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, derdest dava bulunması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 2013 yılının Ağustos ayı kira bedeli ile yazılı kira sözleşmesinin 19.maddesi gereğince muaccel hale geldiği iddia olunan 2013 yılının Eylül ve Ekim ayları kira bedellerinin, davaya dayanak 06.08.2013 keşide tarihli 8173 yevmiye numaralı noter ihtarnamesinin davalı kiracıya tebliğ edilmesine rağmen, yasal süre içerisinde tüm kira paralarının ödenmediğinden bahisle davalının temerrüde düştüğünü belirterek kiralananın tahliyesi istemi ile iş bu davayı açmıştır. Mahkemece tarafların gıyabında yapılan ön inceleme duruşmasında taraflar arasında aynı mahkemenin 2013/859 esasında kayıtlı tarafları ve dava konusu aynı olan iki ayrı dava bulunduğu, derdest dava nedeni ile dava şartlarının eksik olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemiz tarafından geri çevirme kararı ile getirtilen ve derdest dava olduğu kabul edilen mahalli mahkemenin 2013/859 esas sayılı dava dosyasında, her ne kadar tarafları, dava konusu kiralanan aynı ise de; Davacı kiraya verenin bu davadaki 27.11.2013 günlü dava dilekçesinde dayandığı tahliye sebebi ise, iş bu davadaki 06.08.2013 keşide tarihli ihtarname ile 12.04.2013 keşide tarihli 06218 yevmiye nolu diğer noter ihtarnamesine dayalı olarak, iki haklı ihtar sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir.
Türk Borçlar Kanun'unun 315.maddesinde düzenlenen temerrüt nedeniyle tahliye davası ile TBK.nun 352/2 maddesinde düzenlenen iki haklı ihtar sebebiyle tahliye davası sebepleri ayrı olan iki ayrı davadır. Bu durumda, tahliye davalarında derdestlik kuralının varlığı için bulunması gerekli her iki dava sebebinin (hukuki sebepleri) aynı olması şartı olayımızda gerçekleşmediğinden mahkemece duruşma açılarak işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.




8 Ekim 2018

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU TANIK ÜCRET TARİFESİ - 1 Ekim 2018'den itibaren

29 Eylül 2018 CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 30550
TEBLİĞ
Adalet Bakanlığından:
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU TANIK ÜCRET TARİFESİ
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince tanığa ödenecek ücret ve giderlerin miktarı ile bunların ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 265 inci maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Ücret
MADDE 3 – (1) Tanığa, tanıklık nedeniyle kaybettiği zamanla orantılı olarak 20,00 ilâ 40,00 TL arasında ücret ödenir.
Giderler
MADDE 4 – (1) Tanık, hazır olabilmek için seyahat etmek zorunda kalmışsa yol giderleriyle tanıklığa çağrıldığı yerdeki konaklama ve beslenme giderleri de karşılanır.
Muafiyet
MADDE 5 – (1) Tanığa bu Tarifeye göre ödenmesi gereken ücret ve giderler hiçbir vergi, resim ve harca tabi değildir.
Yürürlükten kaldırılan tarife
MADDE 6 – (1) 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 7 – (1) Bu Tarife 1 Ekim 2018 tarihinde yürürlüğe girer.


HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU HAKEM ÜCRET TARİFESİ - 1 Ekim 2018'den itibaren

29 Eylül 2018 CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 30550
TEBLİĞ
Adalet Bakanlığından:
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU HAKEM ÜCRET TARİFESİ
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre tahkim yoluyla görülen dava ve işlerde, taraflarla hakem veya hakem kurulları arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaması veya tahkim anlaşmasında bir hüküm bulunmaması ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmaması hallerinde hakem veya hakem kuruluna ödenecek ücretin miktarı ile ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 440 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Hakem ücretinin kapsadığı işler
MADDE 3 – (1) Tarifede yazılı hakem ücreti, tahkim davasının açıldığı tarihten itibaren nihaî hakem kararı verilinceye kadar yapılan dava ile ilgili iş ve işlemlerin karşılığıdır.
(2) Hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması halleri ek ücreti gerektirmez.
Başkanın ücreti
MADDE 4 – (1) Başkanın ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır.
Ücretin kısmen hak edilmesi ve ücret ödenmeyecek haller
MADDE 5 – (1) Hakemlerden birinin veya hakem kurulunun görevinin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 435 inci maddesinin birinci fıkrasının (b), (c), (ç), (d) ve (e) bentlerinde yazılı sebeplerden biriyle sona ermesi halinde, ücret tablosunda yazılı ücretin yarısına hükmedilir.
Davanın geri alınması, konusuz kalması, feragat, kabul veya sulh halinde ücret
MADDE 6 – (1) Anlaşmazlığın, davanın geri alınması, konusuz kalması, feragat, kabul veya sulh nedeniyle, hakem veya hakem kurulunca taraflara delillerin sunulması hususunda süre verilmesinden önce sona ermesi halinde ücret tablosunda belirlenen ücretin yarısına, süre verilmesinden sonra sona ermesi halinde ise tabloda belirlenen ücretin tamamına hükmolunur.
Kısmî kararda ücret
MADDE 7 – (1) Hakem veya hakem kurulunca kısmî karar verilmesi halinde ücret, kısmî karar konusu uyuşmazlığın değerine göre belirlenir.
(2) Kısmî kararın, nihaî karar olarak verilmesi halinde ücret tablosunda yazılı ücretin tamamına hükmedilir.
İptal davası sonucunda hakemin davaya yeniden bakması
MADDE 8 – (1) Hukuk Muhakemeleri Kanununun 439 uncu maddesinin yedinci fıkrası uyarınca tarafların eski hakemlerden birini yeniden tayin etmeleri durumunda ücret tablosunda yazılı ücretin yarısına hükmedilir.
Ücretin hak edilme zamanı
MADDE 9 – (1) Hakem ücreti, tahkim yargılamasının sona ermesi ile hak edilir.
Ücretin paylaşımı
MADDE 10 – (1) Ücret tablosuna göre belirlenecek ücret, 4 üncü madde hükmü de gözetilmek suretiyle hakemler arasında paylaştırılır.
Uygulanacak tarife
MADDE 11 – (1) Hakem ücretinin tayininde hüküm verildiği tarihte yürürlükte bulunan tarife esas alınır.
Ücret tablosu
MADDE 12 – (1) Bu Tarifeye göre verilecek ücretler aşağıdaki ücret tablosuna göre hesaplanır.
ANLAŞMAZLIK KONUSU DEĞER
ÜCRET
TEK HAKEM
3 VEYA DAHA FAZLA SAYIDA HAKEM
İlk gelen 500.000,00 TL için
% 5
% 8
Sonra gelen 500.000,00 TL için
% 4
% 7
Sonra gelen 1.000.000,00 TL için
% 3
% 6
Sonra gelen 3.000.000,00 TL için
% 2
% 4
Sonra gelen 5.000.000,00 TL için
% 1
% 2
10.000.000,00 TL’den yukarısı için
% 0,1
% 0,2
Yürürlükten kaldırılan tarife
MADDE 13 – (1) 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hakem Ücret Tarifesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 14 – (1) Bu Tarife 1 Ekim 2018 tarihinde yürürlüğe girer.





HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU GİDER AVANSI TARİFESİ - 1 Ekim 2018'den itibaren

29 Eylül 2018 CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 30550
TEBLİĞ
Adalet Bakanlığından:
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU GİDER AVANSI TARİFESİ
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 120 nci maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Gider avansı
MADDE 3 – (1) Davacı, bu Tarifede gösterilen gider avansını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri ile dosyanın bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay'a gidiş dönüş ücretleri gibi giderleri kapsar.
Gider avansı miktarı
MADDE 4 – (1) Davacı;
a) Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri,
b) Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri,
c) Dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 95 TL ulaşım gideri,
ç) Dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti,
d) Diğer iş ve işlemler için 60 TL,
toplamını avans olarak öder.
Gider avansının iadesi
MADDE 5 – (1) Gider avansının kullanılmayan kısmı hükmün kesinleşmesinden sonra davacıya iade edilir. Davacı tarafından hesap numarası bildirilmiş ise iade elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle yapılır. Hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilir.
(2) Geçici hukuki koruma talebi için alınan gider avansının kullanılmayan kısmı verilen karardan sonra talep üzerine iade edilir.
Zaman bakımından uygulama
MADDE 6 – (1) 1/10/2011 tarihinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 120 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirilir.
Yürürlükten kaldırılan tarife
MADDE 7 – (1) 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 8 – (1) Bu Tarife 1 Ekim 2018 tarihinde yürürlüğe girer.




6 Ekim 2018

FİYAT ETİKETİNDE YERLİ ÜRETİM LOGOSUKULLANIMINA İLİŞKİN TEBLİĞ




5 Ekim 2018 CUMA


Resmî Gazete



Sayı : 30556

TEBLİĞ



Ticaret Bakanlığından:

FİYAT ETİKETİNDE YERLİ ÜRETİM LOGOSU





KULLANIMINA İLİŞKİN TEBLİĞ





BİRİNCİ BÖLÜM





Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar



Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, tüketicilere sunulan malların etiketlerinde ve fiyat listelerinde yer verilmesi zorunlu olan yerli üretim logosunun kullanımına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, perakende olarak satışa sunulan malların etiketlerini ve fiyat listelerini kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 54 üncü ve 84 üncü maddeleri ile 28/6/2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Fiyat Etiketi Yönetmeliğinin 5 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;

a) Bakanlık: Ticaret Bakanlığını,

b) Birim fiyatı: Bir malın ticari teamül ile yerleşmiş satış usul ve şekillerine göre adet, uzunluk, ağırlık, alan veya hacim ölçülerinden biriyle ifade edilen tüm vergiler dâhil fiyatını,

c) Etiket ve fiyat listesi: Bir malın tüm vergiler dâhil satış fiyatı, birim fiyatı, satış ve birim fiyatının değişiklik tarihi, üretim yeri, Bakanlıkça tespit ve ilan edilen logo ile ayırıcı özellikleri hakkında tüketicileri bilgilendirmek üzere kullanılan, çeşitli boyut ve şekillerdeki fiyat etiketini veya etiket konulması mümkün olmayan hâllerde aynı bilgileri kapsayan listeleri,

ç) Kanun: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu,

d) Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları,

e) Üretim yeri: Malın üretildiği ülkeyi,

f) Satış fiyatı: Bir malın veya hizmetin satışa sunulduğu tüm vergiler dâhil peşin fiyatını,

g) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,

ğ) Yerli üretim logosu: Üretim yeri Türkiye olan mallar için Bakanlıkça tespit ve ilan edilen şekil, logo veya işareti,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM





Genel Esaslar



Etiket ve fiyat listelerinde bulunması gereken hususlar

MADDE 5 – (1) Etiketlerde ve fiyat listelerinde aşağıda yer alan hususların bulunması zorunludur:

a) Malın üretim yeri,

b) Malın ayırıcı özelliği,

c) Malın tüm vergiler dâhil satış fiyatı,

ç) Malın birim fiyatı,

d) Malın satış fiyatı ve birim fiyatının uygulanmaya başladığı tarih,

e) Üretim yeri Türkiye olan mallar için Bakanlıkça tespit ve ilan edilen şekil, logo veya işaret.

Malın üretim yerinin belirlenmesi

MADDE 6 – (1) Aşağıda yer alan mallar yerli üretim sayılır:

a)                17/4/1957 tarihli ve 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen işletmeler tarafından Türkiye’de üretilen mallar,

b) Türkiye’de üretilen el ve ev sanatları ürünleri,

c) 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 18 inci maddesinde sayılan ürünlerden Türkiye’de elde edilen veya üretilen mallar.

Yerli üretim logosu ve kullanımı

MADDE 7 – (1) Etiketlerde ve fiyat listelerinde kullanılması zorunlu olan ve şekli Bakanlıkça belirlenen yerli üretim logosu Ek-1’de yer almaktadır.

(2) Yerli üretim logosunun etiketlerde ve fiyat listelerinde kolaylıkla görünebilir ve okunabilir şekilde yerleştirilmesi zorunludur.

(3) Yerli üretim logosu etiketlerde ve fiyat listelerinde, Ek-1’de belirtilen orijinal renklerinde ve şeklinde yer alır.

(4) Yerli üretim logosunun küçültülmesi veya büyütülmesi gereken durumlarda Ek-1’in (2) numaralı başlığında belirtilen oranlara uyulur.

Denetim

MADDE 8 – (1) Bakanlık, belediyeler ve ilgili odalar bu Tebliğ hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri yürütmekle görevlidir. Bu Tebliğe aykırı uygulamaların tespit edilmesi halinde, tespit edilen aykırılık, gereği yapılmak üzere aykırı uygulamayı yapanın merkezinin bulunduğu valiliğe gönderilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM





Son Hükümler



Yürürlük

MADDE 9 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 10 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Ticaret Bakanı yürütür.



Eki için tıklayınız





Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara Ilişkin Tebliğ (Teblig No: 2008-32/34)'de Değişiklik Yapılmasına Ilişkin Tebliğ (Teblig No: 2018-32/51)

6 Ekim 2018 CUMARTESİ


Resmî Gazete



Sayı : 30557

TEBLİĞ



Hazine ve Maliye Bakanlığından:

TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARA İLİŞKİN





TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2008-32/34)’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA





DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2018-32/51)



MADDE 1 – 28/2/2008 tarihli ve 26801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’in mülga 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Döviz Cinsinden ve Dövize Endeksli Sözleşmeler

MADDE 8 – (1) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, konusu serbest bölgeler dahil yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

(2) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, konusu serbest bölgeler dahil yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

(3) Türkiye’de yerleşik kişiler; yurt dışında ifa edilecekler dışında kalan, kendi aralarında akdedecekleri, iş sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

(4) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,

b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,

c) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,

ç) Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında akdedecekleri, Türkiye’de başlayıp yurt dışında sonlanan ve yurt dışında başlayıp Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme ile ilgili hizmet sözleşmeleri.

(5) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, 16/12/1999 tarihli ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilerin inşası, tamiri ve bakımı dışında kalan eser sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

(6) Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, iş makineleri dâhil taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

(7) Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri dışında kalan, menkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

(8) Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, bilişim teknolojileri kapsamında yurt dışında üretilen yazılımlara ilişkin satış sözleşmeleri ile donanım ve yazılımlara ilişkin lisans ve hizmet sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.

(9) 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilere ilişkin finansal kiralama  (leasing) sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

(10) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 17 ve 17/A maddeleri kapsamında yapılacak finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.

(11) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

(12) Kamu kurum ve kuruluşları ile Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

(13) Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında olmak kaydıyla; yüklenicilerin üçüncü taraflarla akdedeceği gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

(14) Hazine ve Maliye Bakanlığının 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirdiği işlemlerle ilgili olarak bankaların taraf olduğu sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

(15) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçlarının (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülüklerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.

(16) Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin  taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.

(17) Türkiye’de yerleşik yolcu, yük veya posta taşıma faaliyetinde bulunan ticari havayolu işletmeleri; hava taşıma araçlarına, motorlarına ve bunların aksam ve parçalarına yönelik teknik bakım hizmeti veren şirketler; sivil havacılık mevzuatı kapsamında havalimanlarında yer hizmetleri yapmak üzere çalışma ruhsatı alan veya yetkilendirilen kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği statüsündeki kuruluşlar ile söz konusu kuruluşların kurdukları işletme ve şirketler ile doğrudan veya dolaylı olarak sermayelerinde en az %50 hisse oranına sahip olduğu ortaklıkların Türkiye’de yerleşik kişilerle döviz cinsinden veya dövize endeksli bedeller içeren gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmeleri akdetmeleri mümkündür.

(18) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayan sözleşmeler kapsamında düzenlenecek kıymetli evraklarda yer alan bedellerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi mümkün değildir.

(19) Uluslararası piyasalarda fiyatı döviz cinsinden belirlenen kıymetli madenlere ve/veya emtiaya endekslenen ve/veya dolaylı olarak dövize endekslenen sözleşmeler, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendi uygulaması kapsamında dövize endeksli sözleşme olarak değerlendirilir.

(20) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışındaki; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, işlettiği veya yönettiği fonlar, yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile doğrudan ya da dolaylı olarak sahipliklerinde bulunan şirketler Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendi uygulaması kapsamında Türkiye’de yerleşik olarak değerlendirilir.

(21) Bu madde uyarınca akdedilecek sözleşmelerde istisna kapsamına alınan, ancak Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan sözleşmeler de anılan geçici madde hükmünden istisnadır.

(22) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri anılan geçici madde hükmünden istisnadır.

(23) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunludur.

(24) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir.

Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilen konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller bu fıkranın ilk paragrafına göre iki yıllık süre için Türk parası olarak belirlenir. Ancak, Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan itibaren bir yıl geçerli olmak üzere; anılan paragraf uyarınca Türk parası olarak belirlenen kira bedeli, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, belirleme tarihinden belirlemenin yapıldığı kira yılının sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir. Bir sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin Türkiye İstatistik Kurumunun belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli bu fıkrada belirtilen iki yıllık sürenin sonuna kadar geçerli olur.

Bu fıkra hükmü, bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde tahsili yapılmış veya gecikmiş alacaklar için uygulanmaz.

(25) Bu maddede, istisna tanınan tarafların mutabakatıyla yeni yapılacak sözleşmelerin Türk parası cinsinden yapılmasını veya mevcut döviz cinsinden veya dövize endeksli sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi uyarınca Türk parası olarak yeniden kararlaştırılmasını talep etmesi durumunda sözleşmelerde yer alan bedeller Türk parası cinsinden kararlaştırılır.”

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

 





 




27 Ağustos 2018

Hizmet Sözleşmesi - İstifa - Gerçek Anlamıyla İstifanın Niteliği - Fesih Hakkı

YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/2022
Karar Numarası: 2014/10140
Karar Tarihi: 08.05.2014
ÖZETİ: Somut olayda, dosyaya davalı tarafından sunulan elle yazılmış istifa dilekçesinde "22 Mart 2012 tarihi itibariyle sağlık nedenlerimden dolayı görevimden istifa ediyorum" ifadeleri mevcut olup davacı vekilince bu dilekçedeki imzaya itiraz edilmemiş, dilekçenin baskı ile davacıdan alındığı ve davacının hiçbir sağlık sorunu olmadığını bildirmiştir. Davacı asilin ise bu dilekçe konusunda beyanı alınmamıştır. Şu durumda, mahkemece davacı asilin isticvap davetiyesi ile çağrılarak istifa dilekçesi hususundaki beyanının alınması, istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılması ne gibi bir baskı altında ve hangi düşünce ile bu dilekçeyi yazdığı sorulup sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Karar: Davacı, dava dilekçesinde davalı işyerinde 02.06.2008 tarihinde çalışmaya başladığını, satın alma yetkilisi olarak 22.03.2012 tarihine kadar kesintisiz ve sürekli çalıştığını, fazla mesai yaptığı halde ücretinin ödenmediğini, ayrıca davalı şirket tarafından her yıl göstermiş olduğu performans değerlendirmesi yapılarak teşvik ve sadakat programı ödemesi adı altında ikramiye ve prim ödemesi yapıldığını, davalı tarafından 28.02.2012 tarihinde davacının 2011 yılı performans değerlendirmesi yapıldığı ve 09.04.2012 tarihinde brüt 34.875,00 TL ödeneceğinin belirtildiği; davalı şirket tarafından davacıya baskı ve zorlama yapılarak iş aktinin haksız ve sebepsiz şekilde 22.03.2012 tarihinde feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma ücreti ve teşvik sadakat priminden kaynaklanan alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının en son satın alma müdürü olduğunu iş aktini işverenin feshetmediğini, davacının istifa ettiğini, istifanın hukuki sonuçlarını bilebilecek eğitim düzeyine sahip olduğunu, baskı ve zorla neyi kastettiğinin anlaşılamadığını, ödeme tarihinde istifa eden personellere teşvik ve sadakat primi ödenmediğini, ücretinin yasal limitler dahilinde yapacağı olası fazla çalışmaları da kapsadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yaklaşık 7.000,00 TL maaş alan ve 17 gün sonra da 34.875,00 TL tutarında teşvik ve sadakat primi alacak olan bir işçinin, çalışmasını engelleyecek bir sağlık problemi olmadığı halde sağlık sebepleriyle istifa ettiğine dair dilekçe vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığından dosyaya sunulan istifa dilekçesinin baskı altında imzalandığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle iş aktinin işveren arasından haksız feshedildiğinden bahisle ihbar ve kıdem tazminatı ile teşvik ve sadakat primi yönünden davanın kabulüne, fazla çalışma ücreti yönünden istemin reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.
Somut olayda, dosyaya davalı tarafından sunulan elle yazılmış istifa dilekçesinde "22 Mart 2012 tarihi itibariyle sağlık nedenlerimden dolayı görevimden istifa ediyorum" ifadeleri mevcut olup davacı vekilince bu dilekçedeki imzaya itiraz edilmemiş, dilekçenin baskı ile davacıdan alındığı ve davacının hiçbir sağlık sorunu olmadığını bildirmiştir. Davacı asilin ise bu dilekçe konusunda beyanı alınmamıştır. Şu durumda, mahkemece davacı asilin isticvap davetiyesi ile çağrılarak istifa dilekçesi hususundaki beyanının alınması, istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılması ne gibi bir baskı altında ve hangi düşünce ile bu dilekçeyi yazdığı sorulup sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeksizin verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, 08.05.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.



Translate