11 Nisan 2010

Mirasın Reddi


Mirasın en yakın tüm kanuni mirasçılar tarafından (Yargıtay kararlarına göre eş ve çocuklar) reddi halinde, miras Yargıtay kararlarına ve 20.9.1950 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararına göre (mehaz İsviçre Medeni Kanunu'nda kabul edildiği gibi) bir sonraki zümreye (murisin annesi-babası ve kardeşleri) geçmez. Sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.

Medeni Kanun değişikliğinden sonra, m. 612 hükmü mehaz kanuna göre düzenlenmiş ve bu hükmün gerekçesinde mehaz kanuna aşağıdaki şekilde atıfta bulunulmuştur:

"M. 612 - Yürürlükteki kanunun 552. maddesini karşılamaktadır.

Yürürlükteki maddenin kaynak İsviçre Medeni Kanunu'nun 573. maddesi ile ve Medeni Kanun'un ruhu ile bağdaşmayan metninin uygulanamayacağı öğretide ve Yargıtay içtihatlarında belirtilmiş, bu konuda ortaya çıkan boşluğun kaynak İsviçre Medeni Kanunu'nun 573. maddesi göz önünde tutularak doldurulması kabul edilmiştir.

Madde bu esas dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir."

TMK m. 612 - En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.
 
Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.
 
T.C.
YARGITAY

2. Hukuk Dairesi

Esas : 1995/13145

Karar : 1995/947

Tarih : 27.01.1995

◦MİRASIN REDDİ

◦EN YAKIN TÜM MİRASÇILARIN REDDİ

◦TASFİYE

Özet :Mahkeme, en yakın tüm mirasçıların mirası reddettiğini belirlediği anda iflas usulü ile tasfiyeye geçmelidir. Esasen, ilgililerin bu yolda işlem yapılması için sulh hakimine müracaatını engelleyen bir hüküm de yoktur ve muristen alacaklı olanların, bir an önce tasfiye icrasında hukuki yararları açıktır. Buna göre; mirasın en yakın tüm mirasçılar tarafından reddedildiği, kendisinin ise alacaklı olduğu iddiasıyla tasfiye isteyen davacının isteğinin, mirasçı olmadığından ve sıfat yokluğundan bahisle reddi doğru değildir.

( 743 s. MK m. 552, 553 ) ( 2004 s. İİK m. 180 )

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
"En yakın kanuni mirasçıların cümlesi tarafından red olunan miras, karı kocadan sağ olana tebliğ olunur ve onun tarafından ancak bir ay içinde miras kabul olunabilir" (MK. 552).
"miras füruların cümlesi tarafından red edilmiş ise, red keyfiyeti sulh mahkemesince karı kocadan sağ olana tebliğ olunur ve onun tarafından ancak bir ay içinde miras kabul olunabilir" (MK. 553). Görüldüğü gibi 552. madde, kendi içinde çelişki yaratacak biçimde bir hükmü taşımaktadır. Zira, en yakın mirasçılar arasında eş de vardır. 20.9.1950 tarihli, 4/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ifade edildiği üzere, Medeni Kanun yorumlanırken mehaz İsviçre Medeni Kanunu ve yapılan çeviri yanlışlıkları dikkate alınmalıdır. İcra İflas Kanununun 180. maddesinde yer alan "Red olunan mirasların tasfiyesi" yolundaki hüküm ve Medeni Kanunun onaltıncı babının, ikinci faslında ve "B" ile işaretli mirasın reddini düzenleyen bölümde yer alan 554. maddenin "tasfiyeden evvel" sözleri, mirasın en yakın tüm mirasçılar tarafından reddi halinde tasfiye yoluna gidilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu halde tasfiyenin biçimi hakkında açıklamalara bu kanunda yer verilmemiştir. Görülüyor ki, Türk Medeni Kanununun 552. maddesi hükmünde bir boşluk bulunmaktadır. 552. madde uygulaması sırasında boşluk "ölenin en yakın mirasçıları tarafından red edilen miras, sulh hakimi tarafından iflas kurallarına göre tasfiye edilir. Borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısım red vaki olmamış gibi, hak sahiplerine verilir" biçiminde mehaza uygun olarak doldurulmalıdır (Y. 2. HD.’nin 25.2.1955 tarihli, 1002-1036 sayılı; 10.6.1991 tarihli, 6623-9045 sayılı kararları ile Y. HGK.’nun 29.1.1975 tarihli, 1682-100 sayılı kararları).

Medeni Kanunun 553. maddesi uyarınca yapılan işlem sonunda, en yakın tüm mirasçıların reddi halinde İcra İflas Kanununun 180. maddesinde tasfiyenin aynı Kanunun sekizinci babı uyarınca ve Medeni Kanunun resmi tasfiyeye dair hükümleri saklı kalmak kaydıyla yapılacağı açıklanmıştır. Bu işlemlerin yürütülmesi için esasen bir istem gerekmez (Y. 2. HD.’nin 30.1.1951 tarihli, 508/869 sayılı kararı). Mahkeme en yakın tüm mirasçıların reddini belirlediği anda iflas usulü ile tasfiyeye geçmelidir. Esasen ilgililerin bu yolda işlem yapılması için sulh hakimine müracaatını engelleyen bir hüküm de yoktur. Muristen alacaklı olanların bir an önce tasfiye icrasında hukuki yararları da açıktır. Hakim, tarafların tavsifi ile bağlı olmayıp re’sen Türk kanunları uyarınca hüküm verir (HUMK. 76). Davacının istemi yukarıda açıklanan işlemin yapılmasına yöneliktir.

Davacı; mirasın en yakın tüm mirasçılar tarafından red edildiğini, kendisinin alacaklı olduğunu iddia ettiğine göre, bu iddialar araştırılıp sonucu uyarınca ve yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde işlem yapmak gerekirken istem yanlış yorumlanıp davacının mirasçı olmadığından ve sıfat yokluğundan söz edilerek isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 27.1.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

2. Hukuk Dairesi

Esas : 1997/14364

Karar : 1998/2100

Tarih : 24.02.1998

◦MİRAS

Özet :Murisin furuğularının tamamı tarafından reddedilen miras sağ kalan eşe teklif edilir.

Reddeden mirasçının payı füruuna geçer.

En yakın bütün mirasçıların mirası kendilerinden sonra gelen derecedeki (paranteldeki) mirasçılar lehine reddetmeleri de imkan dahilindedir. Buradaki red alt tabakadaki (paranteldeki) bütün mirasçılar lehine yapılmalıdır.

( 743 s. MK m. 552, 553 ) ( 2004 s. İİK m. 180 )

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz edenler vekili Av. Abdülkadir Çınar ve taraf Arif Kaplan ile karşı taraf vekili Av. Münip Ermiş ve Av. Fazıl Özuğur geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Kanuni mirasçılardan biri mirası reddederse onun hissesi bu kişi miras bırakanın ölümünde hayatta değilmiş gibi diğer mirasçılara intikal eder. (MK. md. 551) Reddedenin füruu varsa pay bunlara geçer. Yoksa murisin diğer mirasçılarının hissesi çoğalmış olur. Red ölüm anına kadar geriye yürür. Miras en yakın bütün mirasçılar tarafından reddolunması halinde daha sonraki zümredeki (parenteldeki) mirasçılara veya devlete geçmez. Resmi tasfiye yapılır ve tasfiye sonunda artan kısım sanki red olmamış gibi en yakın kanuni mirasçılara verilir. (MK md. 552 - 553 İİK md. 180 kaynak İsviçre Medeni Kanununun 573. maddesi ve 20/09/1950 gün 4/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Sağ kalan eş de çocuklar yanında en yakın kanuni mirasçılar gurubuna dahildir. Füruğun hepsi tarafından mirasın reddedilmesi durumunda ise red durumu Sulh Mahkemesi tarafından sağ eşe bildirilir ve onun tarafından bir ay içerisinde kabul edilebilir. (MK. md. 552)
En yakın bütün mirasçıların mirası kendilerinden sonra gelen derecedeki (paranteldeki) mirasçılar lehine reddetmeleri de imkan dahilindedir. Buradaki red alt tabakadaki (paranteldeki) bütün mirasçılar lehine yapılmalıdır. Bu parenteldeki mirasçılar da aynı yolu izleyebilir. (MK. md. 554) Bunların hepsinin veya bir kısmının mirası kabul yahut red etmeleri mümkündür. Bunlardan birisinin mirası kabul etmesi halinde artık Medeni Kanunun 552. maddesinde öngörülen resmi tasfiye yoluna gidilemez.
Muris 14/08/1961 tarihinde ölmüştür. Eşi Emine ile çocukları Hüseyin, Abdülkadir ve Jale mirası reddetmişlerdir. (Ankara 3.Sulh Hukuk Hakimliğinin 1961/1349 - 1415 sayılı kararı) En yakın mirasçıların mirası reddetmeleri üzerine ikinci zümredeki (parenteldeki) mirasçı durumunda olan annesi Havva, kardeşleri Süleyman, Mehmet, Şerife, Nimet ve Murat aleyhlerine açılan davada beyana davet edildikleri ve bu mirasçılardan Murat’ın mirası kabul ettiği, diğerlerinin ise reddettikleri, Murat’ın veraset ilamına ilişkin Ankara 5.Asliye Hukuk Hakimliğinin 25/11/1961 gün ve 1961/1202 sayılı kararının gerekçesinden anlaşılmaktadır. Murisin anne ve kardeşlerini (ikinci zümreyi) beyana davete ilişkin 1961/1972 - 2047 sayılı dosya yahut karar bulunamamış ise de esas defterinin fotokopisi beyana daveti doğruladığı gibi iptali istenen 1961 - 1202 sayılı veraset ilamının gerekçesini geçersiz kılacak herhangi bir delil getirilememiştir. Mirasın intikalinden itibaren otuz seneyi aşkın bir süre geçmiş olması da kararın gerekçesinin doğru olduğunu göstermektedir. O halde mahkemece davanın reddi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine duruşma için takdir olunan 20.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 24/02/1998

T.C.
YARGITAY

2. Hukuk Dairesi

Esas : 1977/4309

Karar : 1977/4574

Tarih : 02.06.1977

◦MİRAS

◦MİRASIN REDDİ

◦MİRASIN TASFİYESİ

◦HUSUMET

Özet :Ölenin tek mirasçısı, oğlu mirası reddetmiştir. Bu durumda miras, ölenin kardeşlerine geçmez. Tereke tasfiye olunur.

( 743 s. MK m. 454, 552, 553 )

R.Ö. ile F.H. arasındaki reddi miras kararının kaldırılması davasını yapılan muhakemesi sonunda verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1 - Medeni Kanunun 551. maddesinde, mirasçılardan biri veya birkaçının mirası reddetmesi halinde mirasın kime ait olduğu açıklanmıştır.

Türk Medeni Kanununun 552. maddesinin karşılığı olan İsviçre Medeni Kanununun 573. maddesinde, en yakın mirasçıların tümünün mirası red etmeleri halinde terekenin tasfiye edileceği ve artanın da yine red eden mirasçılara geçeceği öngörülmüştür. 20/09/1950 günlü 4/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı karşısında Medeni Kanunun 552. maddesinin kaynak kanun gibi uygulanması gerekir. İlmi ve Kazai İçtihatlar da bu doğrultudadır. O halde bütün mirasçıların red etmesi halinde miras tasfiye edilir.

Medeni Kanunun 454. maddesinde de, bütün mirasçıların mirası reddetmeleri ve bu arada alt (madun) derece yararına reddin şekil ve sonuçları ifade olunmuştur.

Ölenin tek mirasçısı, oğlu A.H. mirası reddetmiştir. O halde az önce açıklandığı gibi olayda Medeni Kanunun 551. maddesi değil, 552 - 553. maddelerini uygulanması gerekir. Hal böyle olunca miras, ölenin kardeşlerine geçmez. Tereke tasfiye olunur (MK. 552).

Olayda Medeni Kanunun 554. maddesi şartlarının gerçekleştiği gibi iddia ve ispat olunmamıştır. Esasen davalı, mirası reddetmiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında davalıya husumet düşmez. Bu bakımdan davanın reddi gerekirken, yazılı şeklide karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

2 - Davalının bir an için mirasçı olduğu kabul olunsa bile, o da, mirası red ettiği için, redde rağmen terekeye ait işleri yapması, üçüncü kişilerin terekeye el koymasının hükümlerine tabidir. Bu yönün düşünülmemiş olması kabul şekli bakımından bozmayı gerektirir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 02/06/1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Translate